1864’te İrlanda’nın Cork şehrinde doğuyor, Ethel Lilian Boole. Babası ünlü matematikçi George Boole, annesi ise dönemin feminist felsefecilerinden Mary Everest.
Babasını henüz altı aylıkken kaybetmesi üzerine, annesi, Ethel’i ve diğer kızkardeşlerini yanına alıp, dul ve yetim maaşıyla kıt kanaat idare etmeye çalışarak Londra’ya yerleşiyor. Daha sonra kütüphanecilik işine girerek, kızlarını yetiştirmeye, onlara iyi bir gelecek sunmaya çalışıyor. Sekiz yaşına kadar Londra’da kalan Ethel, burada ağır bir cilt hastalığına yakalanmasının ardından, sağlığına daha iyi geleceği düşüncesiyle dayısının yanına, Lancashire’a gönderiliyor. “Dinî açıdan fanatik ve sadist” biri olarak bilinen ve öz çocuklarına şiddet uyguladığı rivayet edilen dayısı, Ethel’i her gün saatlerce piyano çalışmaya zorluyor. Bu “zorlama” sonradan romancı kişiliğinin yanı sıra müzisyenliğiyle de öne çıkacak sanatçının gelişimine ne kadar katkıda bulunuyor bilinmez. Bilinen, Ethel 10 yaşında Londra’ya geri döndüğünde, içine dönük, sürekli siyah kıyafetler giyinen ve kendisine “Lilly” denmesini isteyen “başka” birine dönüşüyor.
On sekiz yaşında kendisine bir aile mirası kalıyor. Bu sayede Berlin’deki Hochschule für Musik okulunda kompozisyon ve piyano eğitimi almaya gidiyor. Buradaki dört yıllık eğitim döneminde, müziğin yanı sıra devrimci siyasetle de ilgilenmeye başlıyor ve farklı ülkelerden, özellikle de Rusya’dan devrimcilerle ilişkiler kuruyor.
Böylece romancılığının yanı sıra müzisyen kimliği ve devrimci hareketlere verdiği destekle de bilinen Ethel Boole’nin kişiliğinin ve hayatının temel taşları yan yana gelmeye başlıyor.