Sepetim (0) Toplam: 0,00 TL

Frekans değişiyor: Türkiye İşçi Partisi Radyoda-Proletaryanın Büyülü Kutusu

Berat Çelikoğlu-04.07.2021-ilerihaber.org

1960’lı yılların Türkiye İşçi Partisi, olumlu ve olumsuz yönleriyle birlikte ülkemizin tüm ilerici, demokrat, sosyalist kesimleri için kuşkusuz değerli bir deneyimdir. Düzenin laf cambazı siyasetçilerini şaşkına çeviren, emekçilerin siyasi hayata doğrudan katılımını önceleyen ve emekçiler adına değil, emekçilerle siyaset yapan Türkiye İşçi Partisi siyasi tarihimizde egemenlerin ilk korkulu rüyalarından biridir. Bu doğrultuda TİP’in zamanında neyi iyi başarabildiği, ortaya koyduğu farkların neler olduğu gibi konularda düşünmek ve çalışmak, özellikle emekçilerin siyaset yapma alanının neredeyse yok edildiği günümüzde daha büyük bir anlam taşımaktadır.

Yordam Kitap’tan çıkan Proletaryanın Büyülü Kutusu: Türkiye İşçi Partisi Radyoda ise hem merkezine aldığı konu, hem de bu konuyu ele alış biçimi olarak bu düşünsel çabada yanımızdan ayıramayacağımız önemli bir çalışma olarak raflarda yerini aldı.Türkiye sosyalist hareketine yaptığı araştırmalarla büyük bir değer katan Gökhan Atılgan ve Atilla Aşut, kitabın adından da anlaşılacağı üzere bu defa Türkiye İşçi Partisi’nin ilk döneminde halk nezdinde büyük etki uyandıran radyo konuşmalarını derlemek ve konuşmaların hem öncesini hem sonrasını içeren, TÜSTAV’ın araştırmalarından da faydalanarak derinlemesine bir arşiv niteliği taşıyan bir belge oluşturmak için kolları sıvadı.

Proletaryanın Büyülü Kutusu, toplamda 7 bölümden oluşuyor. Bu bölümler Nağmeler, Sunuş, Sesler, Sözler, Yüzler, Ekler ve Söyleşi başlıklarını taşıyor. Aslında kitabın kurgusu, Türkiye İşçi Partisi’nin devlet radyosundan yaptığı konuşmalardan yola çıkarak hem dönemin siyasi hayatına hem de bu hayatın içerisinden bir aktör olarak Türkiye İşçi Partisi’ne odaklanmak.

Kitabın Sunuş bölümü, aslında kitabın amacını ve nasıl kurgulandığını detaylı bir biçimde açıklıyor bize. Aşut ve Atılgan, öncelikle radyonun dönemin siyasi hayatında neden bu denli büyük bir anlam teşkil ettiğini sorgulamaya girişiyor ve Türkiye İşçi Partisi’nin öncelikle bu imkandan faydalanabilmek için verdiği mücadeleleri, ardından ise bu imkanları nasıl kullanmayı tercih ettiğini açıklıyor. Özellikle ilgi çekici benzerliklerden biri, tıpkı bugünkü Türkiye İşçi Partisi’nin halkın sesini yükseltebilmek için parlamento içinde verdiği söz hakkı mücadelesine benzer şekilde o dönemde de emekçilerin sesinin radyodan yükselebilmesi için verilen mücadele olarak karşımıza çıkıyor. Gerçekten de ilk başlarda anayasa referandumuna “Evet” oyu verilmesi yönünde propaganda yapmak isteyen çiçeği burnunda TİP, bu propagandayı devlet radyosunda yapabilmek için çetin mücadeleler vermek zorunda kalıyor ve pek çok defa çeşitli şekillerde engelleniyor. Yalnızca radyoda değil gazetelerde de TİP’in sözcülerinin yaptığı konuşmalardan ancak birkaç kelimeyle, onda da çoğu zaman sözcünün adı bile geçirilmeden bahsediliyor. Bu sürekli engelleme ve sansür girişimi Türkiye İşçi Partisi’nin siyasi hayatı boyunca artarak sürüyor. Kısacası “Proletaryanın Büyülü Kutusu”na dönüştürülmeden evvel radyoda emekçilerin sesi, olsa olsa bir “cızırtı”dan ibaret.

Kitap yalnızca radyo konuşmalarının dökümünden ibaret değil demiştik, açıklayalım: Kitapta TİP adına bestelenen şiirlerden ve şarkılardan TİP Türküsü ve Yarının Şarkısınada yer veriliyor, radyo konuşmalarından önce ise o konuşmanın yapılmasına neden olan şeye (olay, seçim, referandum vb.) ilişkin bilgiler de. Bununla da kalmayarak konuşmaların yapıldığı dönemlereilişkin bir kaynak oluşturacağı düşünülerek TİP’in ürettiği merkezi bildiri ve afişlere yer verilirken, ilgili bölümlerde bu konuşmaları yapanların kısa birer portresine ve TİP’in radyo faaliyetlerine ilişkin devletin o dönemdeki girişimlerinin belgelerine de yine bir bölümde yer ayrılmış. Son bölümde ise Gökhan Atılgan, bu defa kitabı birlikte hazırladığı Attila Aşut ile tüm o dönemi kendisinin gözünden göreceğimiz ayrıntılı bir söyleşi yapıyor.

Proletaryanın Büyülü Kutusu, dünden yola çıkarak hazırlanmış olsa bile bugünümüze ışık tutacak bir belge. İşçi sınıfının büyük uyanışına vesile olanlar, Türkiye siyasetinde altından ışık bile sızmayan kapıları işçi sınıfına aralayanlar bunu nasıl başardılar, hangi sözleri söylemekte inat ettiler? Bize birer mücadele mirası olarak neleri bıraktılar? Tamamen egemenlerin denetimindeki bir radyoyu nasıl da emekçilerin, kendilerinden birer parça bulmak için heyecanla başında beklediği bir sosyalist propaganda aracı olarak kullanmayı başardılar? Bu gibi soruların cevapları ve daha fazlası, sosyalist hareketin tarihsel kökenlerine doğru uzanan bir yolculukta bizimle buluşuyor. Geriye ise bu değerli çalışmayı hazırlayanlara ve Yordam Kitap’a teşekkür etmek kalıyor.



Kapat