Sepetim (0) Toplam: 0,00 TL

Hacmi küçük, etkisi yoğun kitaplar bir arada: Bir Solukta Klasikler

Soner Sert-Gazete Duvar-28.02.2021

Klasik edebiyatın “hacmi küçük, etkisi yoğun” kitaplarının bir araya getirilerek oluşturulduğu 'Bir Solukta Klasikler Dizisi', Yordam Kitap’ın yeni dizisinin adı. Puşkin’den O. Henry’ye, Çehov’dan Gogol’e kadar pek çok yazarın eserlerinin yayımlandığı dizinin editörü Yeşim Dinçer ile bir araya geldik ve bu seriyi hangi amaçla ve nasıl yaptıklarını konuştuk.

ODTÜ İktisat Bölümü’nü bitirdikten sonra, Yordam Kitap’a katılan Yeşim Dinçer, kuruluşundan bu yana yayınevinin editörlüğünü üstleniyor. 2009 yılında 'Ecinniler’in Gölgesinde' başlıklı bir Dostoyevski incelemesi kaleme alan Dinçer, bu eseriyle Memet Fuat Eleştiri/İnceleme Ödülü'nü kazandı.

'Bir Solukta Klasikler Dizisi', hangi kitapları kapsıyor?

'Bir Solukta Klasikler', klasik edebiyatın hacmi küçük, etkisi yoğun “kısa”larından oluşan bir seçki. Dizide yer alan kısa roman (novella) ve uzun öyküler, ulusal sınırları aşarak dünya edebiyatını yaratmış olan büyük ustaların imzasını taşıyor.

Örneğin Puşkin’in ölümsüz eseri 'Dubrovski', dünyanın pek çok dilinde karşılığı olan bir isyan hikâyesi. Topraklarına açgözlü bir derebeyi tarafından sözde hukuk marifetiyle el konulan genç bir soylunun, tıpkı Robin Hood ya da İnce Memed gibi efsanevi bir halk kahramanına dönüşmesini anlatıyor. Yazarın kurgusal bir giriş yazısıyla çerçeveye aldığı beş güzel öyküden oluşan 'Biyelkin Hikâyeleri', Puşkin’le tanışmak veya yıllar sonra tekrar okuyarak yeni lezzetler keşfetmek için bir fırsat. 'Maça Kızı – Mısır Geceleri' de öyle...

Rusça yazanlarla devam edecek olursam; Gogol üç unutulmaz yapıtıyla yer alıyor dizide: 'Mayıs Gecesi', 'Portre' ve 'Palto'. Yazarın olgunluk dönemine ait uzun öykülerden oluşan Çehov kitaplarını ('Step', 'Altıncı Koğuş', 'Üç Yıl', 'Düello' ve 'Hayatım'), bu türün gelmiş geçmiş en iyi örnekleri arasında sayabiliriz. 'Aşk Üzerine' başlıklı kitapta, ortak temalar ve anlatıcı karakterler üzerinden birbirine bağlanan üç kısa Çehov öyküsünü bir araya getirdik. 'Karşılıksız Bir Aşk' ile 'Mavi Bir Yaşam'da ise gerçekçiliği her zaman ağır basan Gorki’nin ruhbilimci tarafını keşfetmek mümkün.

'Bir Solukta Klasikler' dizisinde değerli yazarımız Sabahattin Ali’nin Almanca’dan çevirdiği iki klasik yapıta da yer verdik: Chamisso’dan 'Peter Schlemihl’in Tuhaf Hikâyesi' ile Hoffmann’dan 'Duka ile Karısı'. Bu iki kitabın ortak özelliği, Alman romantik edebiyat çığırının belli başlı temsilcilerinin kaleminden çıkmış olmaları.

Kısa roman (novella) türünün büyük ustası Stefan Zweig iki kitabıyla temsil ediliyor dizide: 'Sahaf Mendel' ile 'Bir Kadının Yirmi Dört Saati'. Türkiye’de okurların Zweig okumanın keyfini çoktan keşfetmiş olmaları, nitelikli edebiyat adına bizi sevindiriyor doğrusu.

“Balkan edebiyatının Gorki’si” olarak bilinen Panait İstrati’nin kaleminden, gerçek olaylara dayanan 'Baragan’ın Devedikenleri', şiirsel üslubu, eşsiz güzellikteki doğa ve insan betimlemeleri ile hayranlık uyandırıyor. İstrati bu kitabını, 1907 yılında Rumen hükümeti tarafından katledilen binlerce isyancıya, “dünyanın hak arayıcıları”na adamış.

'Son Yaprak' ve 'Katmerli Sahtekâr' ise sevilen yazar O. Henry’den seçtiğimiz kısa öyküleri kapsamakta. Ağırlıklı olarak Teksas coğrafyasında geçen; kimileri duygusal, kimileri mizahi tonuyla dikkat çeken, sürpriz finaller içeren öyküler bunlar.

Toplamda kaç kitap çıkacak?

'Bir Solukta Klasikler' dizisi kapsamında 21 kitap yayınladık. Okurlarımız bu kitapları teker teker olduğu gibi set olarak da edinebilirler. Çok yakın bir tarihte olmasa da, zaman içerisinde diziye başka kitaplar da katılacak.

Klasikler denilince akla direkt çevirmenler geliyor. Hangi çevirmenlerin hazırladığı kitapları tercih ettiniz?

Son yıllarda çok sayıda yayınevinin farklı çevirilerle klasik edebî eserler yayınladığını görüyoruz –ki bu da okurlara karşılaştırma ve farklı çeviriler arasında tercih yapabilme fırsatı verdiği için olumlu bir gelişme. Biz de yayınevi olarak kitaplarımızı nitelikli çevirilerle sunmaya her zaman büyük özen gösteriyoruz.

'Bir Solukta Klasikler' dizisinde yer verdiğimiz kitaplar; isimlerini gururla andığımız, usta çevirmenlerin imzalarını taşıyor: Birkaç kuşağı Rus edebiyatıyla tanıştıran Hasan Âli Ediz, değerli edebiyatçılarımız Sabahattin Ali ve Salâh Birsel, çeviri edebiyatımıza büyük katkıları dokunan Hamdi Varoğlu ile Mete Ergin, şimdilerde çeviri faaliyetlerini başarıyla sürdürmekte olan Nuri Yıldırım ve Ayşe Hacıhasanoğlu.

Sabahattin Ali, Salâh Birsel, Mete Ergin ve Nuri Yıldırım bu dizide sadece çevirileriyle değil, metinlerin önüne eklenen sunuş yazılarıyla da yer aldılar.

Bu serideki kitapların bir kısmı sizin daha önceki yıllarda yayımladığınız yazarların toplu eserlerinde mevcut. Neden ayrı kitaplar basma ihtiyacı duydunuz?

Bu kitaplardan bazılarını Yordam Edebiyat etiketiyle ilk kez yayınlıyoruz: Örneğin Hasan Âli Ediz çevirisiyle Puşkin kitapları, Mete Ergin çevirisiyle O. Henry öyküleri veya Panait İstrati’den Salâh Birsel çevirisiyle 'Baragan’ın Devedikenleri'. Gogol’ün 'Palto'sunu ise Nuri Yıldırım’ın yepyeni bir çevirisiyle sunuyoruz.

Bununla birlikte -örneğin Çehov kitapları- yazarın 4 ciltlik 'Seçme Öyküleri' arasında mevcuttu, sizin de belirttiğiniz gibi... Diziye dâhil ettiğimiz yapıtları cepte ya da çantada taşınabilecek boyutlarda bağımsız kitaplar olarak tasarladık. Her bir kitaba, yazarın yaşamı ve yapıtları hakkında bilgilendirici sunuş metinleri ekledik. Klasiklerin “uzun ve sıkıcı” olduğuna dair önyargıyı, akıcı çevirilerin yardımıyla da kırmak; gençleri klasiklerle tanıştırmak istedik. Bunun için öğrencilerin dahi sınırlı harçlıklarıyla erişebileceği, okur-dostu bir fiyat ve indirim politikası izliyoruz. 'Bir Solukta Klasikler'e yalnızca gençlerin değil, klasiklerin değerini bilen “kitap kurtları”nın da ilgi göstereceğini umuyoruz elbette.

Covid-19 günlerinde çoğu yayınevi, kitap basmayarak salgının geçmesini beklerken, sizin bu kapsamda bir dizi hazırlayıp sunmanızı nasıl yorumluyorsunuz? Bu bir risk mi?

Çetin yaşam koşulları ve kitaplar: Sorunuz Ray Brudbury’nin ünlü distopyası 'Fahrenheit 451’i anımsattı bana... Baskıcı bir gelecek toplumunun anlatıldığı bu romanda, hayatta kalma mücadelesi veren insanlar, toplumsallığı ve benliklerini korumanın bir yolu olarak kitaplara sahip çıkmayı seçerler. Hafızalarında depolayarak koruma altına alırlar kitapları... Kitap yazmak, yayınlamak ve okumak, bütün olumsuzluklara rağmen insanlığı var etme mücadelemizin bir parçası. Doğrusu bu konuda uzun uzadıya konuşmayı isterdim. Fakat söyleşi çerçevesinde kalarak; okurlardan çok olumlu geri dönüşler aldığımızı, salgına rağmen kitap okumaktan vazgeçmediklerini söylemekle yetineyim.



Kapat